Düşünün; Bir Gemide Kaçaksınız !

siz bir kaçaksınız..hissedebiliyor musunuz…
kapayın gözlerinizi…
bir gemide soğukta ve açsınız…
bir de umutsuzsunuz…

kacak bantli goz

Bu yazıyı okurken kendinizi birkaç dakikalığına onların yerine koyun. “Daha iyi bir yaşam, huzurlu ve korkulardan uzak bir gelecek için bu gece yola çıkacaksınız.”

Hem de, hiç kimseler görmeden kaçmalısınız. Her şeyinizi satıp paraya çeviriyorsunuz. Birkaç giysi, biraz ekmek ve umutlarınızı çıkın yapıp, virane evinizin kapısını bir daha dönmemek üzere çekip, yollara düşüyorsunuz.

Tüm paranızı “güvenmek zorunda” olduğunuz bir adama veriyorsunuz.
O, sizi ve ailenizi yabancıların yaşadığı ama “kavga” olmayan topraklara götürecek. sizler kaçaksınız!..

Yüreğiniz pır pır ediyor, aklınıza “30 aralık 1999’da Arnavutluk’tan tekneye binip bir daha kendilerinden haber alınamayan 22 kaçağı” getirmemeye çalışıyorsunuz. Çocuklar aç ve huzursuzlar. Yabancı bir dil bilmiyorsunuz, bir mesleğiniz yok! Olamamış!.. Öz toprağınızda yönetimler size bunu çok görmüş!.

Ama bedensel gücünüz var ya! Amelelik yaparım ama ekmeğimi huzurla yerim deyip yola düşmüşsünüz. İç savaş yüzünden, tepişen insanlar yüzünden, Sri Lanka’dan ve Tibet’ten Hindistan’a kaçan milyonlardansınız… Çin’den Hong Kong’a sığınan yüz binlerdensiniz… Afganistan’dan, Pakistan ve İran’a kaçan milyonlardansınız…

Başka çare yok.! Size ülkenizde “hayatta kalabilmeniz” için sunulan şey savaş ve açlık. Her yer kupkuru! Oysa başka ülkeler onlara köle olacaksanız size yatacak yer yemek ve para veriyorlar. Kendinizi insan gibi hissetmenize yetiyor bu olanaklar…

Haftalardır yıkanmıyorsunuz. Aç, sefil ve ürkeksiniz. Mülteci olabilecek misiniz? Sizi, sırtınızda taşıdığınız kültürünüz, tavırlarınız, yaşam tarzınızla kabul edecekler mi?
“Başkası” iken, nasıl “onlardan” olabileceksiniz?
Tayland ve Japonya en çok mülteci barındıran ülkeler.
kuzey ve güney Kore’den, Çin’den, Filipinlerden ve İran’dan gelen kaçaklar ne kadar “Japon” olabiliyorlar o topraklarda?

Bunu düşünmüyor, düşünmek istemiyorsunuz. Tek istediğiniz: korkmadan uyuyabilmek ve karnınızı doyurmak. Villa ve cip hayalleriniz yok!

Avustralya açıklarında Norveç bandıralı bir gemide sizi haftalarca bekletebilirler!
sonra, kaçtığınız topraklara ölmeniz için geri yollanacaksınız. her şeyinizi yitirmiş olarak. ya da, Fransa’nın Calais limanına kadar gelip, karaya oturan gemide polisi bekleyeceksiniz.

Karınız gemide doğum yaparken hastalanmış ve ölmüş olacak. Çocuklar ve siz, yeni bir hayata ne kadar yakınsınız?
belki Kızılhaç kampından kaçıp, Manş tünelini aşıp İngiltere’ye geçmeniz mümkün ama çocuklar “hareket halindeki” trene nasıl atlayacaklar?

Onları bir yere bırakıp yola devam edecek cüretiniz var mı?
O zaman organları için bekleyen mafya zaten hazır bekliyor…dayanabilir misiniz?

Gece.
Gemide herkes sessiz…
Derinden bir inleyen ses duyuluyor. Yakında ölür ve kurtulur diye düşünüyorsunuz.
Ter ve dışkı kokularını sert bir rüzgâr savuruyor.
Aç bir bebek ağlıyor, annesi boş memesini tıkıştırıyor ağzına. Sessiz olunmalı!
Yıldızlara bakıp iç çekiyorsunuz! “ölmek gerek” diye fısıldıyor yaşam size. Direniyorsunuz!
Hayvanlar arasında insan gibi yaşamak istemenin acısını, insan olan “siz” çekiyorsunuz. Siz kaçaksınız!

cocuk susuz kacak
a.yazıcı’nın ekmek arası hayat adlı kitabından alınmıştır

kaçakların aslında malta tarafından kabul edilmesi gerektiği tezinde ısrar etmeye de devam ediyor. insan hayatı çok ucuz. oysa herkes ilahi bir ışıkla atılmıştı bu evrene. görene…

özür dileyerek buraya medyada sıkça yapılan ve ısrarla da önemsemezden gelinen bir hata hakkında da iki satır yazmak istiyorum.

“kaçak”, “göçmen” ve “mülteci” üç ayrı anlamı olan isimlerdir.

doğrusunu bilmek ister misiniz?
bu üç sözcük manaları bilinmeden, haber yazanlar tarafından yanlış kullanılır.
çünkü kendileri de ne olduğunu bilmezler.

kaçak: bir ülkeye yasadışı yollarla, pasaportsuz, kâğıtsız ve izinsiz gelip yasal olmayan bir şekilde kaçak bulunan insanlara verilen addır.

(gemilerle küba’ya gelmeye çalışıp açlıktan yolda ölen, türkiye’ye kamyon kasasında gelip bir depoda iş bekleyenler bunlardır.)

göçmen: bir ülkeye yasal yollardan başvurmuş ve o ülkede oturma izni olan insanlardır.

bulgaristan’dan gelip türk hükümetinden kendilerine tekirdağ ve izmit taraflarında verilen yerlere yerleştirilmiş göçmenlerimiz gibi…

mülteci: bir ülkeye oturmak için yasal izin başvurusunu yapmış ve kendine verilen yerde izin ve kâğıtlarının çıkmasını bekleyen kişilerdir.
(göçmen olmak için bekleyenler yani)

kamyon kacak

dolayısıyla, bir haberde “kaçak göçmen” diye bir cümle karşınıza çıkarsa, bilin ki yeryüzünde hala bu zavallı ve çaresiz insanların hikâyesini oturup öğrenmek isteyen bir gazeteci çıkmamıştır o mecrada…

yazık!!!..çok yazık

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Yazılar
Afalina Bozkurtlar Buart